1 Eylül 2014 Pazartesi

EĞİTİM VE ÖĞRETİM HEP YANYANA DURSALAR DA AYRI BAŞLIKLAR

                                                                            

           Eğitim ve öğretim bildiğimiz gibi hep yan yana görmeye alışkın olduğumuz, biraz da bize öyle sunulmuş olmasından kaynaklı ve zihinlerimizde böyle yer etmiş iki ayrı kavram aslında.
          Öncelikle eğitimi; öğrenme veya öğretme olmayıp daha çok bir beceri kazandırma veya mevcut bir becerinin geliştirmesine,davranışlar ve alışkanlıkların iyileştirilmesine yönelik uygulama alanı diye tanımlamakta fayda var.
          Öğrenme veya öğretim ise; İnsanların yaşantıları boyunca sürekli ihtiyaç duyacakları ve hiç bilmedikleri konuları profesyonel bir kurum ve bu kurumun bünyesinde görevli uzman öğreticiler desteğiyle programlı,sistemli olarak veya bazı durumlarda ise yine kendi yönelmeleri ve kişisel çabaları sonucu  öğrenerek bilgi sahibi olmaları durumu.
         Bu iki gelişim bileşeni kuşkusuz çok daha farklı veya bilimsel tanımlarla anlatılabilir veya tanımlanabilir. Ancak çok basit ve sade anlaşılabilir kılacak tanım bu şekilde diyebiliriz.
         Eğitimle kazanılan veya geliştirilen beceri kazanma veya geliştirmeler İnsanlar dışında bazı canlıları da içine alsa bile Öğretim ve Öğrenme yalnız İnsanlara özgü bir durumdur.
         Bununla beraber eğitim daha çok pratiğin aktarılmasına yönelik yöntemlerle sonuca taşınabilen bir olgu gibi durmakta iken,öğretim ve öğrenme ise daha çok teorik metodlar gerektiren ve teorinin anlatımı yanında  muhakemesi.testi,analizi gibi ara süreçler sonucunda algılamaya ve öğrenmeye taşınabilen bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır.         
        İnsanın ilk öğrenme evresi küçük yaşlardan itibaren aile ocağında kurulmaya başlıyor ve anne, baba hem en etkili hem de etkisi uzun süreli eğitmen ve öğretmen olarak bu konuda çok önemli bir yer tutmaktadır. Bunu örneklerle açacak olursak;
        Anne ve babaların çocuklarına  yemek yapmayı ve otomobil kullanmayı öğretmeye yönelik çabalarıyla pratik uygulamalarla aktarılması bir nevi beceri kazandırma eğitimi olacak, anne-baba ise  bu açıdan eğitmen olacaktır.
      Yine anne ve babaların takındıkları tutum ve sergiledikleri tavırları çocuklarının kendilerine model alıp kişiliklerine yansıtmaları  bakımından anne-baba da bu etkilemenin haklı sahipleri olarak etkili eğitmenler  olacaktır.
        Ayrıca anne ve babalar yalnız eğitmen olmakla kalmayıp,kendi deneyimlerini ve sahip oldukları bilgileri katıksız olarak çocuklarıyla paylaşarak bu manada da etkili birer öğretmen olarak çocuklarının öğrenmelerinde önemli yer tutacaklardır.  
        Bir İnsanın sevgi, saygı, nezaket hoşgörü gibi tutumuyla ilgili olan ve de en önemli değerleri olan bu nitel özellikler ancak öğrenilebilecek durumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla beraber İnsanlara görgü kurallarını ve duygudaşlığı anlatabilirsiniz ancak bunu bir fen bilimi, sosyal bilimler dersi gibi tamamen anlatarak aktaramaz ve öğretemezsiniz.
       İşte burada eğitim devreye girecek ve iyi davranış olduğu genel kabül gören davranışı diğer İnsanların  örnek alıp benimsemesi ve içselleştirip kendisine kazandırması için bunu sergileyen bir rol(e) modele ihtiyacı olacaktır. Bu rol(e)  model en etkili eğitmen olacak ve  iyi davranışı sergilemeyi kendisini izleyen İnsanların seçimine sebep kılacak inandırıcılıkta başaracaktır.
        Diğer yandan İnsanların hayatın her alanında sürekli ihtiyaç duyacağı konulara ki; bu meslek edinmeye yönelik akademik alandan tutun her türlü bilimsel, sanatsal, sosyal vb. bilimlere ve bilgilere olan ihtiyacını karşılamaya ve kazanmaya dönük çaba ve üretimleri ise öğretim ve öğrenme olarak bölümlendirmek mümkün olacaktır. 
        Eğitim olsun Öğretim veya Öğrenme olsun bu başlıklar hepimiz için yüksek değer ve öneme sahip olmakla; bu kazanımların uygulamaya dönüşmesi ise bu olguyu gerçek manada değeriyle buluşturup, taçlandıracak katma değer sağlayacak bu kazanımları parlatacaktır.
        Aksi halde az bilgi sahibi olup bunu uygulamaya taşıyabilen çok bilgi sahibi olmakla hiç pratikte uygulamaya dönüştüremeyenden daha avantajlı duruma gelecektir.
       Asıl önemli öğrenme de zaten bu farkındalık olacaktır.
       Ayrıca  Arthur SCHOPENHAUER  Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine adlı eserinde şöyle demiş; 
’Fazla yani neredeyse bütün gün okuyan ve arada düşünmeksizin eğlence yahut meşgale ile kendisini eğlendiren kimse yavaş yavaş kendi kendine düşünme yeteneğini kaybeder. Tıpkı at üstünden inmeyen bir adamın sonunda yürümeyi unutması gibi.’’
       Dolayısıyla öğrendiğimiz ve bildiğimiz,beceri sahibi olduğumuzu düşündüğümüz konuların hem işlerlik kazanması hem de  bir faydaya,katkıya,artı değere dönüşmesi bu kazanımların gerçek manadaki değerini oluşturacaktır. 
        Paylaşmak sevgidir, berekettir.
        Nedim İleri



Kaynakça:
ADAIR, John Hz. Muhammed Örneğinden Hareketle LİDER, Ufuk Yayınları. Mart 2012
SCHOPENHAUER, Arthur, Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine, Say Yayınları,2013