31 Ekim 2016 Pazartesi

16 . Dünya İnsan Yönetimi Kongresi Notlarım


       Bir önceki yazımda Peryön Kongre 2016 konu başlıklarına değinmiş ve takip etmek istediğim konu seçimlerime yer vermiştim.
          Bu listeye tekrar baktığımızda;
-Liderlik Becerisinin Bilinmeyenleri.
-Yönetenlere Sorduk Gerçek Yönetici Kim?
-X ile Y Karşılaştığında.
-CEO'nun Aklındaki.
-Performans Zamanı.
-Çetin Zamanları Yönetmek.
-Yetenek Yönetimi Sorun mu,Çözüm mü?
-Gerçek Zamanlı Rota.
-Beyaz Gölge.
-Kültür.
            Gibi konu başlıklarını görüyoruz.     Ayrıca bu listede yer alan birbirinden değerli paylaşımlar dışında da takip ettiğimiz çok etkili konu ve konuşmacılar da bu listeye eklendi diyebilirim.      Öncelikle her yazımın final cümlesi olan ; Paylaşmak sevgidir, berekettir. Sloganımla  çok örtüşen bir paylaşıma  yer vermek istiyorum.
    
             İlk günün konuşmacılarından Judith Malika Liberman bir hikaye anlattı :
        Her yıl yapılan yılın en iyi mısır yetiştiricisi yarışması ve bu yarışmada  birinci olan yarışmacının birinciliğinin sırrının neye dayandığı.
                Bu konuya benzer bir anlatımı daha önce de bazı paylaşımlarda okumuştum.
         '' Ürün yetiştiricisi her yıl ürününü ekerken kendi iyi çekirdeğinden her iki tarafındaki komşularının tarlalarına da atıyor ve rüzgar bu çekirdekleri haliyle taşıyıp yine kendi tarlasıyla  buluşturuyordu.'' 
       Judith Malika Liberman hanım tarafından anlatılan bu hikaye paylaşımında ise; ürün yetiştiricisi iyi tohumunu komşularıyla paylaşıyor ve yine rüzgarın etkisiyle paylaştığı iyi tohumların kendi tarlasına taşındığını, olaylara geniş ve olumlu yaklaşıp , böylelikle de kendi ürününü  her yıl rekoltesi yüksek şekilde elde ettiğini vurguluyor.
          Hikaye tadında ve paylaşmanın iyiliği ve güzelliğini, zenginliğini hatırlatan, içinde barındırdığı mana bakımından da çok iyi ve etkileyici bir paylaşımdı.
    
      Burada yer vermek istediğim bir diğer konu ise; -Liderlik Becerisinin Bilinmeyenleri konulu sunumuyla Arthur F.Charmazzi' nin Liderlikle ilgili değindiği hususlar.
      Liderlik için  çevre önemli bir etkileşim faktörü. Temel olarak liderin grubun davranışları üzerinde etkileri vardır.
      Bazı sonuçlar iş değişse de devam ediyorsa; bu sorunların sizinle ilgili olduğunu bilmelisiniz. Sizin tepkiniz ve sonra tepkinizin tepkileri gelişir.
        Liderlik İnsanların başarılarını desteklemek ve oluşan başarıyı paylaşmaktır.
    Normalde hep aynı şeyleri algılıyoruz. Genellikle de hep zayıf yönlere odaklanma hatasını yapıyoruz. Oysa zayıf yönlere değil güçlü taraflara odaklanmalıyız. Başarı için kritik faktör: doğru odaklanma. Dolayısıyla lider başarısızlıklara değil başarılı yanlara bakabilmeli.     Bazen İnsanlar hatalarının farkında değildir. Onlara destek olmalısınız
    Aslında hepimizde liderlik vasıfları var ancak hangi iş hangi ortam ve kimlerle bunu paylaşabileceğimiz farklılıklar gösterir.       Mor,yeşil,kırmızı ve mavi beyinler: Mor çok bağlantılı, detaycı. Yeşil çok hata yapar, ancak hemen düzeltir. Kırmızı az hata yapar, iyi ortam tasarlayıcıdırlar. Mavi beyin duygusal hislerle yaklaşır, kimlik ve kültür füzyonu vardır. .      
         Genel olarak da, kişisel değerlerle o kurumun kültürünün uyumu başarıyı getirir.
       En iyi liderler o kurumun içinden çıkanlardır. Çünkü kurumun kendi kültürünün içinden ancak iyi liderler çıkarabilirsiniz.
          Kongre uluslararası nitelikte olunca elbette ilgi de çok fazlaydı. Yeni ufuk ve vizyonlara kapılar aralayan bu çalışmanın sağladığı geniş katılımlı buluşma ''İnsanları Buluşturmak Dünyayı Birleştirmektir'' sloganı ile oldukça örtüşüyordu diyebiliriz.  
           Şimdilik bu iki konuya yer vermek istedim. Emeği geçen herkese ve 16.Dünya İnsan Yönetimi Kongresine davetlerinden dolayı Peryön Yönetimine çok Teşekkür ederim.    
                Şeyma Hanım'ın kongreye ilişkin ankete katılma çağrısı da değerlendi.
                               
       Paylaşmak sevgidir, berekettir.
            Nedim İleri
            nedimileri.blogspot.com  



24 Ekim 2016 Pazartesi

Konuk Yazar Sibel KARAMARAŞ Kaleminden; İletişimin En Büyük Sorunu; Eksik Olması…

Sibel KARAMARAŞ Kimdir?



1986, Norveç doğumlu olan Sibel Karamaraş, Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun olmuştur. Lisans eğitimi boyunca birçok psikolojik danışmanlık merkezi ve hastanenin yanı sıra özel sektörde de İnsan Kaynakları alanında çalışmış, ayrıca psikoloji öğrencilerinin İnsan Kaynakları alanında yer almasıyla ilgili özel çalışma gruplarında yer almıştır.

Lisans eğitimi sonrasında Johnson&Johnson ve Reckitt Beckiser firmalarının İnsan Kaynakları birimlerinde çalıştığı 4 sene boyunca temel insan kaynakları fonksiyonlarının yanı sıra süreçlerin geliştirilmesi ve iyileştirilmesi, çalışan bağlılığı, ödül ve takdir yönetimi gibi alanlarda görev almıştır.

Bilgi Üniversitesi Örgütsel Psikoloji yüksek lisans programını 2015 yılında bitiren Sibel Karamaraş, çalışanlarda duygusal emeğin etkileri ve iş tatmini gibi diğer işe bağlı faktörlerle olan etkileşimlerini incelediği ve 2014 Örgütsel Davranış Kongresi’nde de sunduğu tez çalışmasıyla mezun olmuştur.

Avita’da 2 yıl süren Ürün Müdürü pozisyonunda, Çalışan Destek Hizmetleri’nin geliştirilmesi ve iyileştirilmesinde rol almasından sonra 1 sene boyunca Örgütsel Psikolog olarak çalışmasına devam etmiş, aynı zamanda çok sayıda şirket için eğitim, seminer ve odak grup çalışması başta olmak üzere farklı projelerde yer almıştır. Şu an halen Avita’nın bazı projelerinde yer almakla birlikte esas işi olan ACT Gelişim Danışmanlığı şirketinde Danışman olarak çalışmaktadır.

Türk Psikologlar Derneği ve IODA Türkiye üyesidir. Yaklaşık 4 yıldır, ‘Çalışanın Pi Halleri’ adlı bloğunda çalışan psikolojisi ile ilgili yazılarını yayımlamaktadır. 

**********
Peryön Kongrede Sibel Karamaraş Hanımefendi ile; kendisinin projesi olan İK Bloggerlerinin En Çok Okunan Yazılarından derlenecek e-kitap hazırlıkları konusunda sohbet  ettik. Ben de kendisine Konuk Yazar davetinde bulundum. Sağ olsun hemen zaman ayırıp yazısını ulaştırdı.

İnsan Psikolojisi  ve özellikle de İletişim konulu bu paylaşımla kendilerine bloğumda yer vermek benim için oldukça sevindirici.

Sibel Hanıma çok Teşekkür ederim. 

**********
İLETIŞIMIN EN BÜYÜK SORUNU; EKSIK OLMASI…

Bir göz doktoruna gittiğinizi düşünün. Uzun bir taramadan sonra doktor masasının başına geçer ve sizdeki problemin ne olduğunu çok iyi anladığını söyler. Sonra kendi gözlüklerini çıkartır ve şöyle der: ‘Ben bu gözlüğü 10 senedir kullanıyorum ve çok faydasını gördüm. Artık bu gözlüğü sen kullan, sana da iyi gelecektir.’

Yüksek ihtimal bu göz doktoruna bir daha gitmeyiz. Hatta şaka mı yapıyor diye uzun bir süre bekleyebiliriz bile karşısında. Ama hayır, gayet ciddidir.

Bu hikayeyi Stephen Covey’in Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı adlı kitabında okumuştum – muhtemelen birebir aynısı değil, üzerinden çok zaman geçti ve ben kendimce biraz değiştirdim.

İletişimden bahsettiğimizde bu hikayeyi sürekli akılda tutmak önemli zira günlük yaşantımızda buna benzer çok şey yaşıyoruz ve aslında hiç de bu örnekteki gibi yadırgamıyoruz genelde.

Mesela eşimizle bir konuda kavga ediyoruz ve anlatıp rahatlamak adına en yakın arkadaşımızla bunu paylaşıyoruz. Arkadaşımızın da başından benzer (?) bir olay geçtiği için hemen kendisinin ne yaptığını ve nasıl işe yaradığını anlatmaya başlıyor. Ama bunu aslında daha bizim tam olarak nasıl hissettiğimizi bilmeden, öncesi ve sonrasındaki ince detayları öğrenmeden yapıyor ve sonra da buna empati diyor.

Bu şekilde eksik iletişim kuruyoruz farkında olmadan. Anlık iyi hissetmemizi sağlayabilir genelde, ama her daim ve uzun süreli etkili olup olmadığını sorgulamak gerekir.

İş yerlerinde de aynı problem yaşanıyor pek tabii.

Yöneticimizin özellikle psikolojik anlamda nasıl olduğumuzu bilmemizi istiyor ve eğer bir şekilde bir dönem kötü hissediyorsak gelip bizimle konuşmasını bekliyoruz. ‘Sonuçta yönetici, tabii ki de bizi gözlemleyecek ve bizi iyi görmediğinde gelip destek olmaya çalışacak’ diyoruz.

Ya da ‘Neden İK gelip bizimle bu konuyu konuşmuyor?’, ‘Hiç bizimle ilgilenmiyorlar.’, ‘Böyle bir süreçte niye kimse halimizi merak etmiyor?’ gibi sessiz haykırışlar…

Eğer gerçekten konuşmak istiyorsak (!), kendimizin bir adım atıp konuşabileceği ihtimalini hep göz ardı ediyoruz.

Kurumlarda etkili iletişim adı altında çok farklı uygulamalar yapılıyor; kimisi klasik sandviç modelini anlatmaya ve uygulamaya çalışıyor mesela. Kimisi bunu artık çok demode buluyor ve daha karizmatik görünen Johari’nin Penceresi konseptinden yola çıkmaya karar veriyor. Kimisi 3 sandalye methodunu uygulayarak iletişim tekniklerini öğretmeye çalışıyor. Hiçbirine yanlış diyemeyiz. Hiçbiri için ‘Bu işin tek doğrusu budur.’ da diyemeyiz.

Peki, daha sağlıklı bir iletişim için hiç mi öneri yok?

Ben biraz daha tersten bakarak çözmeye çalışıyorum bu problemi.


Düşündüğünüz, söylemek istediğiniz,
söylediğinizi sandığınız, söylediğiniz,
karşınızdakinin duymak istediği, duyduğu,
anlamak istediği, anladığını sandığı,
dolayısıyla insanlarının birbirini anlaması için bir çok ihtimal var.
Sylviane Herpin

Öncelikle – ve kesinlikle – şunu unutmamak lazım; bir şeyi öğrenmek, bilmek veya anlamak istiyorsak sormamız gerekiyor J Önce soru sormayı öğreneceğiz.

Doğru soruyu sormak için ise doğru dinlemek gerekiyor. Cevap vermek için değil, anlamak için dinlemek… Etkili dinlemenin temelinde öneri sunma, irdeleme, yorumlama ya da yargılama yoktur. Önce duymak, anlamak, yansıtmak ve sonrasında karşılık vermek vardır.


Etkin iletişimde bulunabilmek için hepimizin dünyayı farklı şekilde algıladığımızın ve bu algılamalarımızı diğerleriyle iletişimimizde rehber olarak kullandığımızın farkına varmalıyız.”
Anthony Robbins


Bunun sonrasında ise her şey çok daha rahat devam edebilir gibi geliyor bana.

Bunlar belki de hepimizin bildiği şeyler. Evet, zor bir konudan bahsetmiyoruz zaten burada. Sadece bazen basit şeyleri uygulamayı unutuyoruz bir şeyleri iyileştirmek isterken. Karmaşık methodlar uygulamaya çalışyoruz. Öğrenmek ve anlamak için en basit method olan soru sormayı unutuveriyoruz.

Ve ilişkileri işin içinden daha da çıkılamaz bir hale getiriyoruz.


Sevgiler…

Sibel KARAMARAŞ
Örgütsel Psikolog / Danışman





18 Ekim 2016 Salı

16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi





               Bu yıl Peryön  ev sahipliğinde ülkemizde yapılacak olan 16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi programına bakıldığında;  ana salon dışında yapılması planlanan birbirinden zengin içerikler için seçim yapmak oldukça zor gözüküyor.
             
-Liderlik Becerisinin Bilinmeyenleri.
-Yönetenlere Sorduk Gerçek Yönetici Kim?
-X ile Y Karşılaştığında.
-CEO'nun Aklındaki.
-Performans Zamanı.
-Çetin Zamanları Yönetmek.
-Yetenek Yönetimi Sorun mu,Çözüm mü?
-Gerçek Zamanlı Rota.
-Beyaz Gölge.
-Kültür.
 
           Başlıklar paylaşımların sadece bir kısmı. Anlaşılacağı gibi konu başlıklarının her biri İnsan Kaynakları Yönetiminin güncesi durumunda. Bu konuları da alan hakimiyetleri yüksek durumdaki 
ve  her biri bir birinden değerli konuşmacıların sunumuyla düşündüğümüzde gösterilen ilgi;doğal değil mi?
                           
               Kongrenin sloganı neydi? İnsanları Buluşturmak Dünyayı Birleştirmektir.
               Paylaşmak sevgidir, berekettir.
               Nedim İleri
               nedimileri.blogspot.com

    .

-