Cansu Erdoğan Kimdir?
Kendi deyimiyle Ege’nin incisi İzmir doğumlu olan Cansu
Erdoğan, lisans eğitimini bilinçli bir tercihle Dokuz Eylül Üniversitesi
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümünde tamamladı. Eğitimin önemine
inanan Cansu Erdoğan, üniversite okurken bir yandan Anadolu Üniversitesi Halkla
İlişkiler ve Tanıtım bölümünü bitirdi. Ardından İstanbul Üniversitesi Endüstri
İlişkileri ve İnsan Kaynakları bölümünde yüksek lisansını gerçekleştirdi.
Geleceğin İnsan Kaynakları Profesyoneli olma hedefi
doğrultusunda, aldığı teorik bilgileri pratiğe dökmek amacıyla iş hayatına
atıldı. İlk olarak bir Danışmanlık firmasında seçme-yerleştirme fonksiyonunu,
daha sonra Türkiye’nin önde gelen gazete ve haber sitelerini içinde barındıran
bir Medya kuruluşunda İşe Alım ve Organizasyonel Gelişim fonksiyonlarını
tecrübe etme fırsatı buldu.
Şartlar olgunlaştığında radikal karar almak gerektiğini dile
getiren Cansu Erdoğan, radikal bir kararla çalıştığı yerden ayrılarak,
memleketi olan güzel İzmir’e dönme kararı aldı.
Kendi deyimiyle suratsız İK
algısını yıkan Gülümseyen İK’cı Cansu Erdoğan, şu anda İzmir’deki iş
fırsatlarını değerlendirmektedir.
Cansu Erdoğan’ın bloguna www.cansuerdogan.com adresinden
ulaşabilirsiniz.Cansu Hanımın bu yazısını çok beğendim.Hem mülakatı çift taraflı ele alıp işlemesi,diğer taraftan paylaşımın içinde duygusal zekayı da barındırdığının ilk bakışta kendini hissettirmesi.
Özetle İnsan Kaynaklarının temeli niteliğindeki bileşeni durumunda olan'' seçme ve yerleştirme'' gibi önemli ve güncel bir alanındaki bu değerli paylaşımı Blog sayfamda Konuk Yazarlar'da paylaşmak benim için oldukça sevindirici.
Kalemine sağlık,gönlüne bereket diyor ve bu değerli paylaşımlarını sayfamda yer vermek üzere gönderdikleri için Cansu Erdoğan Hanıma çok Teşekkür ediyorum.(N.İ.)
Bir İşe Alımcı Aday Koltuğuna Oturursa.. :)
Herkese Merhaba,
“Eyvah! İş Arıyorum” isimli yazımda bir İK’cı olarak 2 ay
öncesine kadar İşe Alımcı koltuğunda otururken, masanın karşı tarafına geçmenin
tuhaf tecrübelere sebebiyet verdiğinden bahsetmiştim. Şimdi size, iş arama
sürecine girdiğimden beri birkaç kez yaşadığım bu deneyimin detaylarından
bahsetmek istiyorum.
Evde PC başındayken ya da dışarıda arkadaşlarınla vakit
geçirirken bir anda telefonun çalar, telefona bir bakarsın bilmediğin bir
numara, aklından hemen o düşünce geçer; “iş görüşmesi için aranıyor olabilirim,
hadi bakalım.” Bingo, seni arayan kişi, birkaç gün önce iş ilanına başvurduğun
şirketteki meslektaşındır. Kendi ekibi için bir çalışma arkadaşı aramaktadır.
Bir İK’cı da olsan, neredeyse gelebilecek tüm soruları tahmin edebiliyor da
olsan, ertesi gün katılacağın görüşmeye mutlaka hazırlanman gerekecektir. Çünkü
o da senin bu işin inceliklerini bildiğini biliyor ve seni şaşırtmak belki
biraz da zorlamak istiyor. Ayrıca unutmamalısın ki, 3 yıldır sen onun
koltuğunda adayları değerlendiriyordun, şimdiyse değerlendirilme sırası sende.
Hem kendinle ilgili kişilik/tecrübe analizlerinin, hem
görüşeceğin şirketle ilgili yaptığın araştırmaların üstünden geçerek görüşmeye
hazırlanıyorsun. Nefis bir uyku çektikten sonra ertesi gün, jilet gibi giyinip
mülakat saatinden tam 10 dakika önce şirkette hazır bulunuyorsun. Biliyorsun
ki, 10 dakika önemli :) Muhtemelen bir süre bekletiliyorsun, ardından
toplantı odasına alınıyorsun ve verilirse başvuru formunu doldurup seninle
görüşecek İK’cı ya da İK’cıları bekliyorsun. Heyecanlanman normal, sonuçta o
işi istiyorsun ve gelecekteki ekip arkadaşlarını ya da müdürünü bu konuda ikna
etmen gerektiğini biliyorsun.
Göz teması, gülümseme ve sıkı bir el sıkışma ile
selamlaştıktan sonra mülakat başlıyor. Bu sefer süreci yöneten karşındaki
İK’cı, sense onun yönlendirmelerine göre yol alıyorsun. En kurumsal sesinle,
gelebileceğini tahmin ettiğin sorulara cevap vermeye başlıyorsun. Gözlerinin
içine bakarak ve kendinden emin bir tavırla kendini ve tecrübelerini anlatmaya
devam ediyorsun. Aranızdaki iletişim çok önemli. Çünkü biz İK’cıların işe
alımında en büyük fark, bu ön görüşmenin aslında bir nevi ikinci görüşme
olması. Gelecekteki ekip arkadaşını ve çoğu zaman müdürünü ilk görüşmede
tanımana imkan veriyor.
Mülakat devam ederken bir anda farkediyorsun ki; Aman
Allahım İşe Alımcı koltuğunda oturan kişi sanki sensin. Jest ve mimiklerini
senin gibi kullanıyor, adayı senin yöntemlerinle rahatlatıyor ya da geriyor,
senin sorduğun tarzda soru soruyor, şirketini ve görev tanımını senin gibi
anlatıyor, senin gibi gülümsüyor ve tıpkı senin gibi karşısındaki adaya hiç
renk vermiyor :) Ee tam da bu esnada dikkatin biraz dağılmıyor değil,
ama sen İK’cısın çabuk toparlanıyorsun.
Eğer aranızda bir uyum yakaladıysanız, görüşmenin ilerleyen
dakikalarında iki meslektaş sohbetine dönüşebiliyor bazen mülakat. Hatta
esprili bir şekilde, “Bir işe alımcı olarak masanın karşı tarafında oturmak
nasıl bir duygu?” şeklinde sorular bile gelebiliyor :) Bu da işin en
keyifli tarafı. Mülakatlarda her zaman adayın rahatlatılmasından yana bir iK’cı
olarak, hoşuma giden bir şeydir bu sohbet olayı.
Neyse mülakat tamamlanmak üzere iken, her şey yolunda
gidiyor gibi görünüyor. Çünkü İşe Alımcılar mülakat esnasında tüm adaylara
güler yüzle pozitif tavır sergileyip, aday hakkındaki düşüncesiyle ilgili
herhangi bir tepki vermezler. Bir ipucu arıyorsun ama yok, tam emin
olamıyorsun. Senin gibi diğer İK’cı adayların da varlığını düşünerek %50-%50
ihtimalle, bir İşe Alımcı olarak sana sorulmasını istediğin birkaç soruyu da
sorup, yine gülümseyerek odadan çıkıyorsun.
Görüşme bitip şirketten ayrıldıktan sonra her adayın yaptığı
gibi sen de düşünüyorsun, “Aday koltuğunda nasıl görünüyordum acaba?”. Ancak
itiraf etmeliyim, diğer adaylardan farklı olarak, kendini değerlendirmeden önce
İşe Alımcıyı değerlendiriyorsun :) gerçekten bunu yaptığımı
farkettim. “Girişi benim gibi yaptı.”, “Bence şu soruyu mutlaka sormalıydı.”,
“Verdiğim cevaptan yola çıkarak bu soruyu iletebilirdi.”, “İş tanımını detaylı
bir şekilde anlattı.”, “Şirketi çok iyi temsil ediyor.” vb. sonuçlarla kendince
not veriyorsun meslektaşına :) Bu düşüncelerden sonra kendini
dışarıdan bir gözle değerlendirme fırsatı bulabiliyorsun. E bu kısım da sana
kalsın.
Ne ilginç gündü ama :)
Katıldığınız mülakatın sonucu ne olursa olsun, her görüşme
bir tecrübe. Hem İşe Alımcı, hem aday, hem de İşe Alımcı-aday için :)
Sevgiler.
Nedim Bey,
YanıtlaSilBeni böylesi onurlandıran ve sevindiren teklifiniz ve değerli yorumlarınız için ben size teşekkür ediyorum. Anılar paylaştıkça güzelleşiyor. Buna vesile olduğunuz için ne mutlu size.
Sevgilerimle,
Cansu Erdoğan
Cansu Hanım merhaba,
SilBu değerli yazınızla Konuk Yazar olarak İLERİ İK'da bulunmanız nedeniyle ben Teşekkür ederim.
Sağlık ve esenlik temennilerimle,