LEYLA FİDANAY
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Bilimleri
mezunu.
ICF (International Coaching Federation) üyesi,
Koçluk Platformu Derneği (KPD) Yönetim Kurulu yedek üyesi ve derneğin ilk
kurumsal üyesidir.
Yaşam, Öğrenci ve Kariyer koçu, Fidanay
Koçluk’un kurucusudur.
Yirmi yıl çeşitli devlet okullarında, beş yıl
bir özel okulda olmak üzere yirmi beş yıl sınıf öğretmenliği yapmıştır.
Çevre konularını ders kitaplarında işleme
projesiyle Türkiye birincisi olunca Talim Terbiye Kurulu Kitap İnceleme
Komisyonu‘nda görevlendirildi. Bu görevi sürerken iki yıl boyunca Ankara
Radyosu’na “Dünya ölüyor mu?”, Film Radyo Televizyon Merkezi’ne “Çevre ve
İnsan” konulu radyo programları, çeşitli yayınevlerine ders kitapları yazdı.
Ankara Valiliği Çevre Vakfı üyesi olarak çevre
konusundaki duyarlılığı nedeniyle pek çok kurum ve kuruluştan çok sayıda ödüle
layık görüldü.
Değişik konularda yazdığı makale ve öyküleri
çeşitli dergi ve kitaplarda yayımlandı. Çoğu birincilik olmak üzere çok
sayıda ödül aldı. 40 kitaptan oluşan “Yaşama Yön Verenler, İlkler, Yaşamdan
Öyküler ve Öykü Deryası” adlı öykü serilerinin yazarıdır.
Kurucusu olduğu Fidanay Koçluk’un çatısı altında
öğrencilere öğrenci koçluğu, ailelerine de ebeveyn ve yaşam koçluğu hizmeti
verirken, bireylere hedefledikleri yaşam yolculuğunda mentorluk ve koçluk
becerileriyle yol arkadaşlığı yapmaktadır.
Öğrenciler ve ebeveynleriyle yaptığı çalışmalar
sonucunda Ankara Valiliği ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından birçok kez
ödüllendirilmiştir.
Fidanay Koçluk blog sayfasında, çeşitli web
sitelerinde ve dergilerde Kişisel Gelişim konularında yazıları yayınlandı.
Şu aralar hiperaktif, dikkat eksikliği ve indigo
çocuklar üzerine hazırladığı proje üzerinde çalışmaktadır.
Pek çok sosyal sorumluluk projesinde görev
aldı. Halen TOÇEV ve çeşitli okullara eğitim sponsorluğu yapmaktadır.
Fidanay Koçluk çatısı altında verdiği koçluk
hizmeti ve eğitmenliğinin yanı sıra okullarda ve kurumlarda hedef belirleme,
öfke ve stres kontrolü, NLP teknikleri, sınav kaygısı giderme, zaman yönetimi,
protokol ve nezaket kuralları, etkili iletişim gibi kişisel gelişim konularda
da eğitimler ve seminerler vermektedir.
Leyla Hanım sağ olsun bugün İLERİ İK Blog Sayfamda yayımlanmak üzere Koçluk Nedir?Niçin Koçluk Desteği Gereklidir,Hangi Faydaları Sağlar vb. sorularla bu güncel konuya yönelik geniş bilgilendirme ve değerlendirmelerden oluşan söyleşisini göndererek beni sevindirdi.
Bu değerli paylaşımı için kendisine çok Teşekkür ediyorum.
Koçluk Nedir,Koçluk Desteği Birey ve Kurumlar İçin Hangi Faydaları Sağlar ?(Söyleşi: Devrim Dayıoğlu)
Devrim Dayıoğlu: Günümüzün popüler mesleklerinden biri olarak
düşünülen koçluğu biraz anlatır mısınız Leyla Hanım?
Leyla Fidanay: Koçluk; doğru sorular ile kişilerde
farkındalık yaratma sanatı, istenen performansa ulaşmak için koç ve danışan
arasında kurulan planlı bir gelişim ilişkisidir. Bu sayede kişiler;
potansiyellerini ortaya çıkararak, ulaşılabilir hedeflere ve olasılıklara
odaklanırlar.
D.D: Nasıl bir farkındalık, bunu biraz açar mısınız?
L.F: Farklı bakış açısı, doğru ve hızlı
karar alabilme, etkin iletişim kurabilme gibi yararlar sağlamayı amaçladığı
için koçluk hizmeti ve eğitimi kişinin özgüvenini artırır, kendini farklı
hissettirir.
D.D: Koçluğun gelişimi hakkında ne düşünüyorsunuz?
L.F: Tüm mesleklerde
olduğu gibi koçluk mesleği de toplumun ihtiyaçları doğrultusunda hızla
gelişiyor. Koçluk mesleğindeki bu hızlı gelişimin, her kesimin ihtiyaçlarına
cevap veren koçluk türlerinin etkili olduğunu düşünüyorum.
D.D: Türkiye’de koçluk mesleği daha çok hangi alanlarda
rağbet görüyor?
L.F: Önceleri daha çok
kariyer, yöneticilik ve liderlik alanlarına odaklanırken günümüzde rağbet
gördüğü pek çok alan var. Dediğim gibi ihtiyaçlarla paralel olarak gelişiyor.
Bankacılık, ilaç, telekomünikasyon, sağlık, eğitim gibi sektörlerde
yöneticilere yönelik olarak gerçekleştirilirken artık sektörlerin tüm
birimlerinde çalışanlara eğitim ve hizmet olarak işlev görmektedir. Bu nedenle
koçluğu geleceğin en popüler mesleği olarak görüyorum.
D.D: Merkezinizde pek çok alanda koçluk eğitimi ve hizmeti
veriliyor. Kariyer, yaşam, doğum, liderlik, ebeveyn koçluğu gibi. Ancak siz
daha çok öğrenci koçluğu üzerine yoğunlaşmışsınız. Bunun nedenini öğrenebilir
miyim?
L.F: Yıllarca öğretmenlik yapınca çocuklara karşı, özellikle de problem
yaşayan çocuklara karşı kayıtsız kalamıyorum. Onun için önce öğrenci koçluğunu
hedefleyerek açtım merkezimi. Çocuklarla çalışırken ebeveyn koçluğunu da
geliştirmenin elzem olduğunu fark ettim. Çünkü çocuğun olumsuz davranışlarını
olumlu bir davranışa dönüştürürken ebeveynlerinin desteği gerekli. Ardından ihtiyaç duydukça diğer koçluk
türlerini ilave ettim.
D.D: Bütün eğitimleri siz mi veriyorsunuz merkezinizde?
L.F: Bir söz vardır, kim tarafından söylendiğini bilmiyorum ama çok hoşuma
gider. Her şeyi bilirim diyen biri, aslında hiçbir şey bilmiyordur. Her koçluk
alanının eğitimini o konunun uzmanı olan arkadaşım veriyor. Ben de kendi
uzmanlık alanım olan eğitimleri veriyorum.
D.D: Her öğretmenin koçluk eğitimi alması gerekir diyorsunuz.
Bunun nedenlerini söyler misiniz?
L.F: Öğretmenliğin çok kutsal ve önemli bir meslek olduğunu düşünüyorum.
Çünkü geleceğimizi emanet edeceğimiz nesilleri onlar yetiştiriyor. Bugün
öğrencilerin bir kısmı Y kuşağını, büyük bir çoğunluğu da Z kuşağını temsil
ediyor. Bu kuşakları temsil eden bireyler teknolojiyi çok iyi kullanıyorlar.
Kendini yenilemeyen öğretmenler bu çocukların gerisinde kaldılar. Kitap
okumayan öğretmenlerin olduğunu biliyoruz. Onun için öğretmenlerin çok
okumaları, araştırmaları ve kendilerini geliştirmeleri gerekir.
Bir koçluk şirketi, seçtiği iki okulun öğretmenlerinin
yarısına koçluk eğitimi veriyor. Sene sonunda koçluk eğitimi alan ve almayan
öğretmenlerin öğrencilerinin başarı durumunu karşılaştırıyor. Sonuç için
şaşırtıcı demiyorum çünkü olması gereken o. Eğitim alan öğretmenlerin
sınıflarının başarısının %37,8 oranında arttığı görülüyor. Bunun yanı sıra
öğrencilerin davranışlarında da oldukça memnun edici olumlu değişiklikler
gözleniyor.
D.D: Bu farkın nereden kaynaklandığını düşünüyorsunuz?
L.F: Koçluk eğitimi farklı açılardan bakmayı, empatik dinlemeyi, empeti
kurmayı, farklı bir dil kullanmayı, yerinde ve zamanında güçlü sorular sorarak
kişiye ulaşmayı amaçlar. Bu eğitimi alan öğretmenler de doğal olarak
almayanlardan farklı düşünür, farklı bir dil kullanır. Onun için bütün öğretmenlerin koçluk eğitimi
almaları konusunda ısrarlı davranıyorum.
Günümüzde DES(Dikkat eksikliği) ve DHES(Hiperaktivite) tanısı
konularak ilaca bağımlı hale getirilen çocukların sayısı giderek artıyor. Bir
zamanlar Amerika’da üretilen ve bu çocuklara verilen ilaçlar, onlarda artık
kullanılmıyor. Ancak bizim ülkemizde ilaç kullanan çocukların sayısı her geçen
gün artıyor. Koçluk eğitimi alan öğretmenlerin bu çocuklara karşı daha sabırlı
ve yapıcı bir tavırla yaklaştıklarını, onları anlamaya çalıştıklarını
görüyorum. Sistemin bu çocuklara göre değişiklik yapmasını beklerken koç
öğretmenler sayesinde çocukların ilaç almadan yaşamlarını sürdürmelerinin
şimdilik bir çıkış yolu olduğuna inanıyorum.
D.D: Bu konuda bir araştırma yaptığınızı da biliyorum. Hangi
aşamada olduğunu biraz anlatır mısınız?
L.F: Ebeveynler derslerinde ya da davranışlarında sorun yaşadıkları çocukları
için yardıma ihtiyaç duyarlar. Çok azı çocuğum küçük yaştan itibaren düzenli
ders çalışmayı, nerede nasıl davranacağını, bir sorunun çözümünün birden fazla
yolunun olduğunu öğrensin diye koçla çalışmasını ister. Dolayısıyla bana
getirilen çocukların büyük bir bölümünü DES ya da DHES tanısı konulan ve ilaca
bağımlı yaşayanlar oluşturunca konuyu irdelemeye başladım. İlaca rağmen
çocuklar okullarında arkadaşları tarafından dışlanıyorsa, öğretmenleri ve
aileleri çaresizse, ilaçla onları eğitemeyeceğimiz ortada. Üstelik ilaçların
yan etkileri çocuklara yarardan çok zarar veriyorsa buna başka bir çözüm
bulmamız gerekmez mi? Birkaç uzman arkadaşımla konu üzerinde çalışma yapıyoruz.
Sonuçları ilgili bakanlıklara ileteceğiz. Çözüm olacağını umuyoruz.
Biliyorsunuz bu işler bürokratik aşamalardan geçtiği için zaman alıyor. Biz de
elimizden geldiğince öğretmenlerin eğitimlerine ağırlık veriyoruz. Koçluk
eğitimleri alan öğretmenlerin bu çocuklara yaklaşımlarını değiştirmelerini
sağlıyoruz. Onun için her öğretmenin bu eğitimleri alması konusunda ısrarcı
davranıyoruz.
D.D: Koçluk yapan bireylerin güçlü sorular sorduğunu
söylediniz, bir sorunun güçlü olduğunu nasıl anlayabiliriz?
L.F: Güçlü sorular yanıtları “Evet” ya da “Hayır” olabileceği kapalı uçlu
sorular değildir. Örneğin o gün sınıfınızdaki bir öğrencinizin dalıp gittiğini
fark ettiniz. Ona “Ali bu gün neden öyle dalıp duruyorsun?” yerine “Kendini
böyle hissetmene neden olan şeyi anlatmak ister misin?”
“Kendini daha iyi
hissetmen için neler yapmak istersin?”
“Bunları nasıl
yapacaksın?” gibi…
Bu sorular öğrencinin biri tarafından önemsendiği, sevildiği
hissi de verdiği için karşısındakine güven duymasını sağlar. Hiç konuşmayan
biri bile bu sorular karşısında konuşup rahatlar. İçini açmak için yanlış
kişilere yönelmemiş olur.
D.D: Onun için mi koçluk çözüm odaklı bir sanattır
diyorsunuz?
L.F: Evet, çünkü koçluk bireyin geçmişiyle değil geleceğiyle ilgilenir.
Geçmişle ilgilenmek psikologların, psikiyatrların işidir. Koç kişinin güçlü ve
zayıf yönlerini bulmasına, güçlü yönlerinin üzerine olumlu tutum ve davranışlar
inşa etmesine yardımcı olur.
D.D: Güçlü yönleri gelişirken zayıf yönlerini ne
yapıyorsunuz?
L.F: Güçlü yönleri
geliştikçe zayıf yönlerinin bir çoğu zaten kendiliğinden yok oluyor. Sınıfta
arkadaşlarının karşısında derse kalkmaktan, konuşmaktan çekinen bir danışanımın
güçlü yönlerini tespit ederken sesinin çok güzel olduğunu fark ettim.
Öğretmenini arayıp yıl sonu gösterisinde okul korosunda görev almasını, arada
bir solo şarkı söyletmesini sağladım. Topluluk önünde şarkı söyleyince
kendisini nasıl hissettiğini anlattırdım. Bu duygulara yoğunlaşmasını
sağlayarak konuşmasını da gerçekleştirdim.
D.D: Bunun için belli bir süreye ihtiyacınız var mı?
L.F: Güzel bir soru teşekkür ederim. Bir koçun amacı; bireyin kendinde var
olan olumsuz tutum ve davranışlarını fark etmesini, bunları değiştirip olumlu
olanları kazanmasını sağlamaktır. Bunun için de bir süreye ihtiyaç duyar. Davranış değişikliğini gerçekleştirmek öyle
bu günden yarına gerçekleştirmek mümkün değil. Hele ki yıllardır süregelen bir
davranışsa.
Anne babalar bize çocuklarını getirdiklerinde “Hocam hiç ders
çalışmıyor, bizi ve öğretmenlerini delirtiyor.”
diyorlar. Onlar, “Çocuğunuzu bir haftada muma çeviririm.” dememizi
bekliyorlar. Böyle bir şeyin olamayacağını anlatmakla başlıyorum işe. Derse
çalışmamayı davranış olarak geliştirmiş olan çocuğun bu davranışını değiştirmek
zaman alır.
Öncelikle çocuğun
sizinle çalışmayı istemesi gerekir. Sonra onun bu tutum ve davranışlarının
altında yatan nedenlerin bulunması, bunların değiştirilmesi, kişiyle birlikte
yerine konulacak olumlu davranışların seçilmesi, bu davranışların kalıcı
olmasına çalışılması gerekir. Bütün bunları yapmak için de belli bir süreye
ihtiyaç duyarız.
Bazı ebeveynler birkaç hafta sonra “Çocuğum düzeldi, artık
koça ihtiyacı yok.” diyerek
göndermezler. Ancak yeni davranışın yerleşebilmesi için en az iki aya
ihtiyacımız olduğunu bilmeleri gerekir.
D.D: Yani bir çocuğun olumsuz davranışını değiştirmek için
toplam iki aya mı ihtiyacınız var?
L.F: Onun öncesinde
olumsuz davranışlar sergilemesinin nedenini irdeliyoruz. Bu çalışmayı bireyin
kendisinin de istemesi gerekir. Bazı çocuklar ikinci görüşmenin sonunda
nedenleri net görmenizi sağlarlar. Bir ayın sonunda o noktaya gelemediğiniz
çocuklar da olabiliyor. Bu biraz da karşılıklı güven ilişkisiyle ilgilidir.
Çocuğun size güvenmesi gerekir.
D.D: Hiç
ulaşamadığınız, sorununu çözemediğiniz danışanınız oldu mu?
L.F: İstediğim süreyi tamamlayan çocuklarda hiç olmadı diyebilirim. Çünkü
çocuklarla aram çok iyidir. Bana kısa sürede güvenmelerini sağlayabiliyorum.
Sadece bir seans çalışabildiğim bir danışanım olmuştu. Çocukla konuşup birlikte
çalışmaya karar verdik. Sonra anneyi içeri aldık. Anne durmaksızın çocuğun
kendince hatalı olduğunu düşündüğü davranışlarını sıraladı. Bunun üzerine
danışanım ayağa kalktı ve “Hocam siz asıl annemle çalışın, onun size ihtiyacı
var.” dedi ve çıktı. Bir daha da gelmedi.
D.D: Ebeveyn koçluğu böyle zamanlarda mı önem kazanıyor?
L.F: Çocuklarla çalışırken ebeveynleriyle de çalışıyorum. Çünkü evde
ebeveynler de sizinle aynı tutum ve davranışları sergilemeli, siz farklı onlar
farklı yaklaşımlar sergilerseniz çocuk çelişki yaşar. Daha da kötüye gidebilir.
D.D: Büyüklere de
koçluk yaptığınızı biliyorum, onlarla nasıl çalışıyorsunuz?
L.F: Kimse mutlu olduğu
için koçtan destek istemez. Hayatında bir şeylerin ters gittiğini düşünenler
bize gelir.
D.D: Bir örnek verir
misiniz?
L.F: Herkesin çocukluğundan getirdiği inançları vardır. İnançlar zamanla
değerlere, değerler de davranışlara dönüşür. Davranışlarımız kaderimizi, yani
bizi oluşturur. Değerlerimize ters düşen herhangi bir görüş ya da davranış
karşısında huzursuz olur, kendimizi sıkışmış hissederiz. Böyle bir durumda
herkes bizim gibi düşünsün, bizi anlasın isteriz. Karşımızdaki kişilerin de
benzer şekilde değerlerinin olduğunu düşünmeyiz. Böyle durumlarda kişinin
kendini sorgulamasını, rahatsız olduğu durumda kendinin payının ne olduğunu
görmesini sağlarım. İnsanlar genellikle yaşadıklarının sorumlusu olarak
başkalarını görme eğlimindedir. Onun için hep karşımızdakilerin değişmesini
bekleriz. Oysa kendi tutum ve davranışlarımızı değiştirmek farklı bakış açıları
geliştirmek çoğu zaman çok işe yarar.
Danışanlarıma böyle durumlarda yaban arısının durumundan söz
ederim. Mutfağınıza giren bir yaban arısı, bir süre sonra dışarı çıkmak ister
ve ışığa yönelir. Bu arada pencereyi kapatmışsanız, defalarca cama çarpar
çıkabileceğini düşünerek davranışını yeniden tekrarlar. Oysa mutfaktan
çıkabileceği başka çıkışlar da vardır. Onları denemeyi akıl edemez, sonunda
yorgun düşer ve pes eder.
Kişisel gelişim uzmanı Zig Zagların bu konuda söylediği bir
sözünü çok beğenirim. Şöyle der: “Aynı davranışları tekrarlayarak hedefinize
ulɑşɑmɑyɑcɑğınızɑ kɑnɑɑt
getirdiğinizde hedefinizi değil, hedefinize giden yolu gözden geçirmelisiniz.”
Ben de danışanlarıma sıkıştıkları
alandan kurtulmanın farklı yollarının olduğunu hatırlatarak o yolları
kendilerinin bulmalarını sağlıyorum. Her insanın güçlü yanları vardır. O
yanlarını bulup kullanmaya başladıklarında kısa sürede sıkıştıkları yerden
çıkmayı başarabilirler.