27 Ekim 2013 Pazar

YOLCULUKTA İNSAN MUTLAK BİRDEN FAZLA İNSANLA BİR ARADADIR.

   



                Hepimiz zaman zaman gerek iş gerekse özel ihtiyaçlar gereği seyahatler planlar ve de bu  çoğunlukla da severek ve isteyerek yaparız.
                    İlk olarak tabi ki bulunduğumuz  yerden ziyaret etmeyi düşündüğümüz diğer İl veya Ülkeye  hangi ulaşım aracı ile gideceğimizi şartlara ve durumun gereklerine göre olabildiğince  bi belirleyip kararlaştırırız.Nihayet bu tespiti yani hava ,kara veya  dedik ya duruma göre de deniz yoluyla,belki de yine koşullar ve tercih gereği demir yoluyla seyahat etme durumu belirlenir.
                       Zaten burada da bir Strateji ve taktik devrededir. Yani ekonomik boyutuyla olsun,zamanın en iyi değerlendirilmesi konusunda  olsun veya o sürede hem sıhhatli ,hemde güven ve konfor boyutuyla olsun irdeleme ve  Stratejik bir dizi belirleme içeren bir olgu burada kesinlikle söz konusudur.
                     Seyahatin kara,hava,deniz veya demir yolu taşıtı ile yapılması   bir  dizi Strateji içerse de işin özü nihayetinde bir seçim yani belli ölçüde de olsa yine burada bir tercih mevcuttur.Seyahat aracı bu şekilde yöntem olarak belirlendikten sonra sıra yine ihtiyaca cevap verecek takvim aralığı olarak yani hareket ve dönüş gününün belirlenmesine dayanır.Burada da yine belli sınırlamalara bağlı kalınsa bile yine bizim bir seçimimize ve tercihimize yer vardır.Ulaşım yolunu ve hizmet verecek işletmeyi seçimimizle belirleyebiliyoruz. Varışta ve dönüşte hangi ara servis taşıtlarının kullanılacağı gibi durumlar için de  yine bizim belirlememizle ilişkili diyebiliriz.
                      Ne var ki bizim hangi ulaşım yolunu kullanır isek kullanalım,hangi  işletmeden bu hizmeti temin edersek edelim yolculukta yan koltuğumuzda kimin yer alacağı hususu ise seçimimizin kapsamına sığmıyor. Çok elit bir ulaşım aracında olabiliriz ancak bir koltuğumuzu bulup oturmaya yöneldik yanımızda oturan arkadaşımızın kıyafetine işlemiş zifir bir sigara kokusu olmasın mı?ya da hemen biraz uzanıp uyumak istedik ancak yan koltuk arkadaşımız çok ses çıkararak uyumaya başlamış bile.
                    İşte asıl seçim burada devreye girebilmeli diyorum. Netice de bu bir seyahat ve bu seyahat içinde bu durumlar elbette çok muhtemel.Ancak biz yine bu  etki duruma vereceğimiz tepkiyi belirleyecek bir zaman aralığına ve de bu duruma karşı oluşturacağımız,belirleyeceğimiz davranışın seçimine kesinlikle sahibiz. 
Bu İnsanların da belki  farkın dalık noksanlığından  veya onlarında elinde olmayan nedenlerden kaynaklı olabilecek durumlarda olabilir bu durumlar hiç kuşkusuz O halde bunun bilincinde davranıp yine olabilecek en iyi niyetli tutumumuzla,yanımızdaki yol arkadaşımıza iyi yolculuklar dileyip tebessümle içten  ve saygılı şekilde  İnsan duyarlılığımızdan   ödün vermemeyi ilke edinerek davranış sergileyip, bu durumu en makul çerçevede ve sağlıkla,huzurla aşmayı sağlayabiliriz ki hepimize en yakışan tutum,seçim  ve üstün başarı bu olacaktır.  .

                Paylaşmak Sevgidir,Berekettir.
                Nedim İleri   


BİLETİMİZ YOKSA ŞANSIM YOK DEME ŞANSIMIZ DA BULUNMAZ

                                                                 
       

                Geçenlerde  ziyaretime gelen bir arkadaş ile sohbet ediyorduk.Bu arada tanıyanlar bilir ki ;içinde yer aldığım her bir görüşmeye hal hatır sormakla başladıktan bir süre sonra konu bir şekilde ,bir yerden mutlaka (mesleki olsun özel görüşmeler olsun hiç fark etmez ) eğitim,öğretim  ile kişisel gelişim üzerine   ağırlık kazanır ve sohbetimiz bu minvalde ağırlık kazanır.
                Zaten İnsana yakışan da bu değil mi?  Ayrıca dememişlermi 'Kalite asla tesadüf değildir,siz daima kendinize yakışan şekilde davranış sergileyin' . Diye. Hem kendi nezdimizde sahip olduğumuz bilgi ve deneyimleri İnsanlar ile paylaşıp onların faydasına katkı sunabilme niyetli sohbetden daha güzel daha verimli ve lezzetli bir sohbet olabilirmi?
              Sözü burada biraz dinlendirip bu yazı başlığına dönelim isterseniz.Bahsettiğim arkadaş idari bilimler fakültesinde lisans öğrenimi yapmış genç bir kardeşimiz.Ben yine bu arkadaşımıza,değerli kardeşimize ikinci bir bölüm veya master niçin düşünmediğini sordum bir yerinden.Arkadaşım ise buna ne gerek gibisinden yaklaşıp ,hatta artık tahsil ve eğitim öğretimle bu saatten sonra hiç uğraşmak istemiyorum demez mi?İşte tam burada anlaşamadık kendisiyle.Genel olarak iş icabı bile olsa evimize ofisimize uğrayan her güzel İnsan başımızın tacıdır ta ailemizden öğrendiğimiz temel düsturumuz gereği de.Bu noktada kendisine katılmadığımızı da söylemeden geçemez ,dolayısıyla doğru yaptığımızı düşünemezdik.Asıl ilginç olan da bu değerli arkadaşımız kendisine inanmıyor ve daha önemlisi öğrenme ihtiyacının rutin bir dönemlik bir süreç olduğu kanısı taşıyırdu.Öğrenmenin yeme içme gibi elzem ve sürekli bir ihtiyacımız olduğunun farkındalığına ne yazık ki sahip değildi.Hem daha tırmanışta yeni ve önce sırt çantasını bi mümkün olabildiğince doldurması gerektiğini ve kendisine önce çok yatırım yapması gerektiği bilinci malesef henüz oluşmamıştı.
          Kendisine hemen bir yarışta derece sahibi olmak için önce  ne lazım diye sordum.Aldığım cevap ;bunu istemek ve da sonra bu yarış için bilinen,ulaşılabilen en iyi,en güncel teknikleri kullanarak iyi şekilde hazırlık aşamasından sonra bu  yarışa katılmak şeklinde olmaz mı? İşte bu dedim.Hatta en önemlisinin Piyango bana çıkmaz benim şansım az demek yerine önce BİLET  ALMAK dedim.Çünkü cebimizde bilet bulunmaz ise benim piyangoda şansım yok deme şansımız da olmaz.
          Paylaşmak Sevgidir,Berekettir.
          Nedim İleri


7 Ekim 2013 Pazartesi

YETKİNLİK DENİLİNCE NE ANLIYORUZ?



          Yetkinlik kavramının günümüzde hepimiz tarafından çokça kullanılmakta olan bir kavram olduğu kuşkusuz.
            Özellikle de iş ve çalışma yaşamında personel seçimi ve kariyer basamaklarının tırmanılmasında bu kavram oldukça etkili bir parametre olarak karşımıza çıkmaktadır. Aslında ölçme aracı olarak yadsınamaz bir olgu. Bu bakımdan işe alım uzmanının veya yetenek yönetiminden sorumlu ünite yetkilisinin muhakkak baş vurup değerlendirmeye tabi tutması gereken bir argüman olmasına da söylenecek bir şey bulunmuyor Ölçemediğimiz bir durumu yönetemeyeceğimiz de artık bilinen bir yaklaşım.
Şimdi bu kavramın sözlük veya uygulamadaki karşılıkları ne? Ona bir göz atalım. Performansta ayırt edici, nitel ve nicel etkenler. Bir İnsanın bir işte başarı sağlayabilmesi için sahip olması gereken bilgi, beceri ile sahip olduğu özgün vasıflar ve tecrübe şeklinde çok özet olarak tanımlanabilir. Bu yeterlilikler de kendi içinde temel, teknik veya yönetim alanı ile ilgili beceriler, daha da geneli mevcut zeka (fiziksel,zihinsel,duygusal ve ruhsal)  yetenek,beceri kapasitesi şeklinde sıralanabilir. Bu yetenek ve becerilerin üzerine belki daha çok şey yazılıp söylenebilir. Vurgu yapmak istediğimiz hususa katkı ve genel bakış olsun diye yapmaya çalıştığımız bu girizgah ile konunun özüne dönecek olu isek; bir İnsanın sahip olabileceği veya ona yetkinlik kazandıracak en önemli unsur nedir? Sıralamada iyi yerde olan bir yüksek öğrenim kurumunun talep ve tercih itibarı ile üst sıralarda bir bölümünden diploma sahibi olmak mı? Bunun yanında bir dalda yapılan mastır mı? Bunun üzerine yapılan doktora veya daha da ileri akademik kariyer ve bunların argümanı olan diplomalar mı? Çeşitli eğitim organizasyonlarından aldığı özel beceri geliştirme kursları ve bunlara ilişkin sertifikalar mı?  Bu İnsanın bir veya birkaç alanda gerçekleştirdiği başarılı çalışmalar dolayısıyla yaşayarak tanıklık ederek kazandığı deneyimler mi?.
Sayılan hususular bir yere kadar ancak acizane fikrim ; bu hususta asıl önemli kriter;  İnsanın davranışlarına yön veren unsur olan değerler bilinci ve  seçtiği Değerleri ile hayata bakışına,duruşuna yön veren Paradigmaları yani İlke Değerleri demek isterim
.Paylaşmak Sevgidir, Berekettir.
Nedim İleri